Romário Paşa
Futbolla ilgisiz insanlar bile Romário’nun adını bir şekilde duymuş, duymamışlarsa da birkaç sene önce bir cips reklamında donsuz halde yaşadığı gol sevincini görmüşlerdir.
Oynadığı her takımda, her koşulda araba dolusu gol atan, ’94 Dünya Kupasında Seleção forvetinde Bebeto ile uyumuyla Brezilya’ya kupayı getirmekle kalmayıp aynı sene FIFA tarafından da dünyanın en iyi oyuncusu seçilen Romário de Souza Faria, hem ’90’lara hem de futbol tarihine damgasını vurmuş bir isimdir.
Peki ben neden on küsur yıl önce dünya kupasını kazanmış ve Avrupa’da fırtına gibi esmiş bir futbolcu hakkında bunca zaman sonra bir yazı yazıyorum? Cevap basit: Romário günümüzde de Brezilya futboluna damgasını vurmaya devam ediyor.
Rio’nun favelalarından birinde dünyaya gelmiş, futbola Vasco Da Gama’da başlamış, PSV, Barcelona, Valencia, Flamengo, Fluminense formalarını giymiş ve son olarak yine Vasco Da Gama’ya dönmüş olan Romário’nun futbolundan söz etmeden önce sahada yaptıklarının yanında nispeten daha az duyulmuş olan ününden bahsetmek istiyorum.
Brezilya’da çeşitli zamanlarda, birçok insana, “Romário nasıl bir oyuncudur?” diye sorduğumda tek bir kişi bile lafa, “Harika bir forvettir, ’94’te dünyayı sallamıştır, Barcelona’da golleri dizmiştir,” diyerek başlamadı. Hep bir ağızdan sarf edilen, “Piçtir, pis herifin tekidir,” gibi sıfatları atlatıp, “İnanılmazdır, şiir gibi goller atar,” kısmına gelmek epey zaman aldı. Brezilyalıların gözünde futbolundan ziyade kötü karakteriyle canlanan Romário’nun akıllarda bu şekilde kalmasının birçok sebebi var.
Disiplinsizliği yüzünden oynadığı her takımda teknik direktörlerle (Cruyff’tan Parreira’ya, Luís Aragonés’ten Zagallo’ya) yumruk yumruğa gelen, Rio’da oynadığı dönemlerde takımların antrenmanlarına gitmek yerine keyif yapan veya plaja inip fut-vôlei (Rio ile özdeşleşmiş, bir çeşit plaj futbolu) oynayan, kazandığı büyük paralara rağmen ailesine yardım etmediği için babasının kendi kendini kaçırtıp fidye istemesine sebep olan, adam döven (üstteki fotoğrafta da sivil giyimli haliyle bir Fluminense taraftarını pataklarken görülebilir. Vur abi, hak etmiştir o!), kadın döven, geceleri kulüplerden çıkmayan, sağa sola sataşmaya meraklı, her ortamda bela çıkarmaya müsait bir kişilik olan Romário, tüm bu olumsuz özelliklerine rağmen eşine az rastlanır futbol yeteneği sayesinde oynadığı hemen her takımda bir şekilde başarılı olmayı becermiştir.
Oynadığı 1000 küsur maçta 900 küsur gol atan ve vücut yapısından dolayı Brezilya’da Baixinho (Kısacık) lakabıyla anılan delişmen forvet Romário birkaç hafta sonra 40 yaşına basacak. Futbolda, hele de forvet oyuncularında nadir rastlanan yaşına ve grileşmeye başlayan saçlarına rağmen oynamaya, oynarken de gollerini sıralamaya devam ediyor.
Brasileirão 05’i 22 golle gol kralı olarak kapamış olması da bunun açık bir göstergesi. Sonraki sezon için iddialı olduğunu ve 1000 gole ulaşmadan futbolu bırakmayı düşünmediğini de defalarca açıkladı.
Vasco Da Gama’nın ligdeki maçların yarısında oynayarak (deplasman maçları Rio’dan uzaktaysa Romário efendi değerlisini kaldırmaz, Vasco deplasmana giderken o da plajın yolunu tutar), antrenmanlara uğramadan ve üstte bahsettiğim nahoş alışkanlıklarını dibine kadar gerçekleştirerek kazandığı başarıya bakılırsa futbolu bırakmasına da gerek yok gibi görünüyor.
Romário’nun futbolunun beni en çok etkileyen yanıysa kariyeri boyunca sahada pek koşmadan, topu ayağına her aldığında müthiş hareketler yapmadan veya olağanüstü bir fiziğe sahip olmadan, top kontrolü ve hız gibi yeteneklerinden ziyade gol atma konusundaki hislerini, yeteneğini ve fırsatçılığını kullanmasıdır. Romário futbol tarihindeki en büyük golcülerden biridir ve attığı goller insanın aklından zor çıkar. ’94 Dünya Kupasında, 3-2 sonuçlanan ünlü Brezilya-Hollanda maçında sol kanattan gelen topa havada asılı kalarak, ayağının ucuyla dokunup attığı gol insanın gözlerini doldurur.
2005’te Brezilya’nın 3-0 üstünlüğüyle sonuçlanan Guatemala maçıyla Seleção’ya veda eden Romário (ki kendisi de bu maçta bir gol atmıştı) futbol tarihinin en skorer ikinci oyuncusu. Aynı listede 1281 golle birinci sırada bulunan Pelé’nin elinden alıp almayacağını zaman gösterecek.
Brasileirão 05’ten akılda kalanları değerlendirdiğim yazılar böylece sonlanıyor. Madem serinin son yazısı Romário’ya denk geldi, bu yazıyı da Baixinho’nun, kendisine futbolu doğru zamanda bırakmak hakkında öğüt veren Pelé’ye verdiği karşılıkla kapatalım:
“Pelé’nin şairliği ancak ağzını kapalı tuttuğunda anlaşılır. Ben ona karışmıyorum, onun bana neden karıştığını da anlamıyorum. Pelé’ye bir oyuncu olarak saygım var, ama kişisel anlamda Pelé’nin ağzını açtığında fena halde sıçtığını düşünüyorum.” (Romário, Ocak 2005, Copacabana plajı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder