2006/05/28

Brezilya Usulü Dehşet

(foto: Paulo Whitaker/Reuters)

Seleção hazırlık kampında kaos! Takım birbirine girdi! Kıskançlıkların sonu gelmeyince ortam kızıştı! Oyuncular çareyi arkadaşlarını boğazlamakta buldular! Robinho’nun boğazını sıkarak Real Madridli oyuncuyu kupa dışı bırakan Kaká, “Pişman değilim, sırıtmamdan belli zaten, şoparlık etmeseydi! Sevimsiz şey!” yorumunda bulundu!

Şaka şaka (hah hah)... 2006 Dünya Kupası hazırlıklarına İsviçre’nin huzurlu köşelerinden Weggis’te tam gaz devam eden dünyanın en güzel futbol olayı, halkın gururu Brezilya milli takımı üstte gevelediğim anlaşmazlıklardan çok uzak. Ama elbette konu Brezilya olunca eğlence de gırla. Tarihinde pek bir önemli eğlence, olay, tutuklama, hırsızlık bulunmayan Weggis, mekândaki Brezilyalı yoğunluğu nedeniyle Brezilya havasını da ciğerlerinde hissediyor.

Dünkü antrenman sırasında sahaya dalan Sheila Soares adlı, on senedir İsviçre’de yaşayan bir Brezilyalı kadın bir jimnastik minderinin üstünde egzersiz yapmakta olan Ronaldinho Gaúcho’ya yumulup yıldızı öpücüklere boğunca Parreira’nın tepesini attırdı. Yaka paça kasabanın karakoluna götürülen Sheila yerel bir ün kazanadursun, Parreira antrenmanlar sakin ve güvenli biçimde geçmediği takdirde kampı başka bir yere taşımak istediğini belirtti. Bu arada dün sahaya dalan tek kişi Sheila değildi; iki Arnavut ve bir Türk de Brezilyalı futbolcuları yakından incelemek için çimlere ayak bastılar, ama fazla ilerleyemeden durduruldular.

Laptopları, fotoğraf makineleri çalınan gazeteciler ve soyulan bir Nike malzeme kamyonu da tarihinde suç vakası sayılı olan Weggis’in üçüncü dünya (daha doğrusu modern yaşamla) tanışmasını sağladı.

Ama kuralsızlığın, suçların karamsarlığına kapılmamak lazım. Weggis bir yandan da tarihinin en bereketli dönemini yaşıyor. Balık istifi dolu oteller, hayat bulan yerel ticaret, bardak bardak içilen caipirinhalar, Brezilya usulü yemeklerin piştiği çadırlarda satılan lezzet bombaları...

Kamp geyikleri böyle işte. Tabii biraz da takımdan ve kupadan bahsetmek lazım. Burada hem basının, hem de bireylerin kupadaki tek korkuları Brezilya’nın kesin favori gösterilmesi. Böylesine büyük bir özgüven yüklemesinin takımda 1982’de İtalya’ya elenen Sócrates’li, Zico’lu, Falcão’lu altın kadro gibi bir hayalkırıklığı yaratmasından korkuluyor. Favori gösterilme korkusu denince akla gelen en büyük kabussa 1950 finali. Hemen hatırlayalım: Brezilya’da düzenlenen 1950 Dünya Kupasının mutlak favorisi Brezilya kupayı kazanacağına öylesine emindi ki adeta Uruguay karşısında oynanan final maçına çıkmaya tenezzül etmeyecek noktaya gelmişti. Sonra ne oldu? Brezilya maçı Maracanã’daki yüzbinlerce seyirci önünde 2-1 kaybetti. Kara tenli kaleci Barbosa günah keçisi ilan edildi ve bu yenilgi takımın tarihinde aldığı en acı yenilgilerden biri olarak kaldı. Öyle acı ki halen hakkında tartışmalar yapılıyor, kitaplar yazılıyor. Uzun lafın kısası, buralarda herkes takımın tarihteki en güçlü ekiplerden biri olduğuna inansa da mutlak favori gösterilmek korku yaratıyor.

1950 finalinden bahsetmişken aklıma gelen başka bir ilginç ayrıntı da milli takım kalesi hakkında. ’50’deki kupanın kaybedilmesiyle ülkenin en sevilmeyen ismi haline gelen Barbosa’dan beri hiçbir dünya kupasında Brezilya milli takımının kalesini bir zenci kalecinin korumadığını biliyor muydunuz? (Ben bilmiyordum, dün fark ettim.) Haliyle kalede –pek kapkara zenci sayılamasa da- sütlü çikolata renkli Dida’nın bulunması yüzünden Brezilya’nın ya bu tabuyu yıkacağı ya da büyüye boyun eğeceği söyleniyor.

Kupa mupa derken ulusal mücadelelerden de pek haber vermez oldum. Şöyle kabaca bir özet geçeyim.

Palmeiras’ın başına Tite, Corinthians’ın başınaysa Geninho geldi. Palmeiras yenilgilere aynen devam ediyor, taraftarlar epey huzursuz. Tevez, Ricardinho ve Mascherano’yu milli takım kamplarına gönderen Corinthians ise forvette sağlam bir ikili oluşturan Rafael Moura ve Nilmar sayesinde nispeten daha istikrarlı. Ayrıca takımın en büyük idollerinden 34’lük Marcelinho Carioca da taraftarı sevindirmek için takıma döndürüldü, ama henüz bir patlama yapmadı.

São Paulo takımın en önemli isimlerinden, frikiklerin ustası, kalenin duvarı Rogério Ceni’yi kupaya göndermiş olsa da takımın sağlam işleyişi ve Betis’ten kiralık Ricardo Oliveira’nın yükselen formu sayesinde yüksekten uçuyor.

Brezilya Kupasında final Rio takımları Vasco Da Gama ile Flamengo arasında oynanacak. Vasco finale gelmeden Fluminense’yi, Flamengo ise Ipatinga’yı elemişti. Bu arada Flamengo kupa finali öncesinde Real Madrid, Bordeaux ve Zaragoza eskisi kült isim Sávio’yu yuvaya döndürdü.

Kulüpler Dünya Kupasına kadar olan iki haftalık sürede neredeyse 3-4 günde bir maç yapacaklar. Dolayısıyla bu kısa dönem birçok takımın Brasileirão’daki kaderlerini belirleyebilir, sürprizlere ve bol harekete sahne olabilir. Gözlerimiz açık, kulaklarımız tetikte. Gelsin goller, şenlensin yüzler.

2006/05/24

Fok Oğlan Kerlon

Brezilya yaklaşan kupanın heyecanıyla coşadursun, ben kupa havasını biraz dağıtıp buralarda ağırcana yükselmekte olan bir yetenekten, Kerlon’dan bahsetmek istiyorum.

Nereden çıktı şimdi, demeyin. Geçtiğimiz haftalarda Manchester United’a transferi gündeme gelen, Alex Ferguson’un bizzat takımında görmek istediğini söylediği bu isimden şimdi bahsedeyim de Avrupa yolunu tutarsa, “Hah, bakın demiştim,” derim (keh keh).

1988 yılında Minas Gerais eyaletinin Ipatinga şehrinde dünyaya gelen (şu anda 18 yaşında) Kerlon Moura Souza futbola Cruzeiro’nun escolinhasında başladı. Top kontrolü, serbest vuruşlardaki başarısı ve golcülüğünün yanında oyun kuruculuk özellikleriyle de hocalarının takdirini kazanan 1,67’lik Kerlon 2002-2005 yılları arasında Cruzeiro’nun genç takımlarıyla birçok kupa kazandı. Brezilya’nın 15, 16 ve 17 yaş altı takımlarında da defalarca forma giyen Kerlon 2005’te Venezuela’da düzenlenen Güney Amerika 17 Yaş Altı Şampiyonasını kazanan Brezilya takımının hem gol kralı oldu (7 maçta 8 gol) hem de turnuvanın en iyi oyuncusu seçildi.

Aslında buna benzer vasıflar ve ödüller Brezilyalı yükselen yeteneklerin birçoğunda mevcut. Fakat Kerlon’u diğerlerinden ayıran bir özellik daha var: Birçok maçta başarıyla uyguladığı Drible De Foca, yani Fok Çalımı. Bu tuhaf oğlan maçta başı sıkıştı mı topu hemen ayağıyla kafasına kaldırıp tık tık tık diye alnında sektirerek koşmaya ve rakiplerini geçmeye başlıyor. Rakipler de Kerlon’un kafasının tepesinde sekerek ilerleyen topu almak için ya faul yapıyor ya da şaşırıp geçmesine izin veriyorlar. Neticede de Kerlon’un tehlikeli noktalarından biri olan bir serbest vuruş kazanılıyor veya Kerlon tutulamadığı için gidip gol pozisyonu yaratıyor. Bu ilginç yeteneğinden dolayı Foquinha, yani Fokçuk lakabını alan Kerlon geçtiğimiz yıl Santos karşısında oyuna girdiğinde hakem Carlos Eugênio Simon tarafından, “Fok çalımı yaparsan sarı kart gösteririm,” şeklinde uyarılmıştı. Robinho’nun pedaladanın dozunu kaçırdığı gerekçesiyle sarı kart gördüğü bir coğrafyada pek de sürpriz bir durum değil.

Kerlon henüz Cruzeiro’nun ilk on birinde yer bulamadı, ama 2005 Mayıs’ından beri takımla yedek olarak 14 maça çıktı (ve hiç gol atmadı). Wagner, Francismar, Diego, Gil gibi genç yetenekler takım adına başarılı performanslar gösterdikleri için Kerlon şimdilik parlama fırsatı bulamadı, benim izlediğim birkaç maçta da epey silikti. Bakalım fokçuk önümüzdeki yıllarda Brezilya’da veya Avrupa’da kendini gösterebilecek, sonraki Dünya Kupalarında ezeli rakipleri fok çalımıyla geçebilecek mi.

2006/05/23

Parreira’nın Seçimi

Carlos Alberto Parreira’nın kupaya götüreceği kadroyu açıklamasının üstünden bir haftayı aşkın zaman geçti. En son yazım listenin açıklanmasından bir gün önceydi. Dolayısıyla hazır fırsat bulmuşken, geç de olsa duruma ufaktan değinmek istiyorum.

Önceki yazımda belirttiğim hayal takım tadındaki listede kupaya çağırılan, elemeler sırasında da Seleção defansına büyük güç katan Juan’ı yazmayı unutmuşum. Neyse ki Parreira ile takımın nazar boncuğu Zagallo benim gibi unutkanlık etmediler de Brezilya defansı kupaya eğri gitmedi.

İşte Parreira’nın listesi (kademelere göre bölünmüştür, kafacıklar karışmasın):

Dida (Milan)
Rogério Ceni (São Paulo)
Júlio César (Internazionale)

Cafu (Milan)
Cicinho (Real Madrid)
Roberto Carlos (Real Madrid)
Gilberto (Hertha Berlin)

Lúcio (Bayern Münih)
Juan (Bayer Leverkusen)
Luisão (Benfica)
Cris (Lyon)

Émerson (Juventus)
Zé Roberto (Bayern Münih)
Edmílson (Barcelona)
Gilberto Silva (Arsenal)

Kaká (Milan)
Juninho Pernambucano (Lyon)
Ronaldinho Gaúcho (Barcelona)
Ricardinho (Corinthians)

Ronaldo (Real Madrid)
Robinho (Real Madrid)
Adriano (Internazionale)
Fred (Lyon)

Parreira’nın kadrosu buralarda kimseyi pek şaşırtmadı. Zaten takımın ilk 11’i belli gibiydi, tartışılanlar oyuncular da yedekler veya yedek yedekleriydi. Júlio Baptista veya Alex De Souza yerine formsuz Ricardinho’nun tercih edilmesi zaten Parreira’nın sürpriz ve ani değişikliklerden hoşlanmayan karakterine uyuyordu. Bu sene São Paulo’nun sol yanında güzel oyunlar çıkaran Júnior yerine buralarda pek lafı geçmeyen Gilberto’nun çağırılması yerel basın tarafından biraz eleştirilse de pozisyonun asıl sahibinin Roberto Carlos olması yüzünden olay pek büyümedi. Rogério Ceni’nin geçen kupanın fatihlerinden Marcos yerine, Cris’in Roque Júnior yerine, sol ayaklı Fred’in de Ricardo Oliveira yerine çağırılması sürpriz olarak değerlendirilse de kadro dışında kalan oyuncuların geçirdikleri sakatlıklar yüzünden sahalardan uzun süredir uzak kalmış olmaları diğer futbolcuların tercih edilmesindeki nedendi.

2006 Dünya Kupasında mücadele edecek olan Brezilya takımının bir özelliği de Dünya Kupası tarihinde Brezilya dışında forma giyen en fazla futbolcu sayısına sahip olması. Konuyla ilgili Seleção istatistikleri şu şekilde:

1934 – 1 oyuncu
1982 – 3 oyuncu
1986 – 2 oyuncu
1990 – 9 oyuncu
1994 – 12 oyuncu
1998 – 14 oyuncu
2002 – 10 oyuncu
2006 – 21 oyuncu

Yani bu kupada izleyeceğimiz Brezilya’nın sadece iki oyuncusu (Rogério Ceni ve Ricardinho) Brezilya sınırları içinde top koşturuyorlar.

Seleção oyuncuları İsviçre’nin sakin şehirciklerinden Weggis’te yapacakları hazırlık kampına katılmak için Brezilya’dan ve dünyanın çeşitli yerlerinden yola çıkmaya başladılar. İsviçre’ye oyuncuların beslenme alışkanlıklarından şaşmamaları için kilolarla picanha, kara kurufasulye, goiabada vs gönderildi. Şehre sayıları bine yaklaşan bir gazeteci ordusu akın etti. Takımın antrenman yapacağı sahanın biletleri haftalar öncesinden tükendi. Birkaç bin nüfuslu bu İsviçre şehirciği herhalde önümüzdeki haftalarda tarihinin en hareketli ve bereketli günlerini yaşayacak. Kolay gelsin.

2006/05/15

Kalk Gidelim

Avrupa ligleri birer birer sonuçlanır, Brezilya ulusal ligi ivme kazanır ve 2006 Dünya Kupası yaklaşırken milli takımlar da kadrolarını teker teker açıklamaktalar. Brezilya milli takımı teknik direktörü Carlos Alberto Parreira da 15 Mayıs Pazartesi günü kupaya götüreceği kadroyu açıklayacak.

Kupanın başlangıcına bir aydan kısa bir süre kalmışken ben de konuyla ilgili iki kelime edeyim, fikir öne süreyim, sunum yapayım. Bilindiği ve benim de sıklıkla tekrarladığım üzere Brezilya dünyanın en büyük futbol ülkesi. Futbol ülkesi nedir? İnsanlarının büyük bölümünün futbol sevdalısı olmakla kalmayıp konu hakkında büyük bilgi, fikir, felsefe, anlayış ve hatta yetenekle teknik sahibi olduğu, futbol sayesinde birçok evin geçindiği, karınların doyduğu, umutların goncaladığı ve solduğu, kapı gıcırtısında kıvırmaya başlayan halkın top şeklinde herhangi bir cisim görüldüğünde hayali veya fiziki bir yeri kale veya saha belleyip iki çalım, üç pas, beş gol attığı ülkelere ben futbol ülkesi diyorum. Futbol ülkesi denince aklıma ilk gelen yer de çok sağ olayım içinde yaşadığım Brezilya.

Günümüze kadar düzenlenen tüm dünya kupalarına katılmış; 1950 kupasına ev sahipliği yapmış ve zamanında dünyanın en büyük stadyumu olan ve inşası rekor bir sürede tamamlanan Maracanã’daki finalde Uruguay’a 173,850 biletli seyirci önünde (resmi olmayan söylentilere göre 200,000) 2-1 yenilerek kupayı ellerinden kaçırmış; ’58, ’62, ’70, ’94 ve 2002 kupalarını kaldırarak 5 Dünya Kupası kazanan tek ülke olmuş; Garrincha, Pelé, Zico, Sócrates, Romário, Ronaldinho Fenômeno gibi saymakla bitmeyecek yetenekleri futbol aşıklarının kalplerine işlemiş Brezilya 2006 Dünya Kupasının da tartışılmaz favorilerinden. Fakat favoriliği tartışılmaz olsa da kadrosu epey tartışılıyor.

Aylar öncesinde en büyük tartışmalar Roberto Carlos ve Cafú’nun takımı kupada temsil edecek bekler olarak fazlaca yaşlanmış olmaları, Ronaldo ile Adriano’nun formsuzluğu ve hangi stoperlerin ilk on birde oynayacağıydı. Ama edilen tüm laflara rağmen herkes takımın belkemiğini kimlerin oluşturacağından az çok emindi. Kupa yaklaştıkça bir süredir takımın hücum hattını oluşturan ve fantastik dörtlü diye adlandırılan Ronaldinho Gaúcho, Kaká, Ronaldo ve Adriano dörtlüsünün dünya kupasında da aynen korunacağı Parreira tarafından tekrarlanıp durdu. Şu günlerdeyse Brezilyalıların kafasındaki ilk on bir az çok belirli olduğu için en çok tartışılan mesele yedekler. Yedek kaleciler kimler olacak, forvetlerin yedekleri kimler olur, falan filan.

Parreira listesine kimleri koyarsa koysun çağırdığı veya çağırmadığı isimlerin tartışılacağı kesin. Ben de Parreira listesini açıklamadan önce kendi uygun gördüğüm 23 kişilik listeyi açıklayayım (konsolosum, şansöyleyim sanki, uygun gördüğümmüş...), takımımı şahlandırıp kupayı kaldırayım. Yürüyün çocuklar!

İlk 11:
. Dida

. Cafú
. Edmílson
. Lúcio
. Roberto Carlos

. Emerson
. Kak
á
. Ronaldinho Gaúcho
. Robinho

. Ronaldo
. Adriano

Yedekler:
. Rogério Ceni
. Julio César
. Cicinho
. Roque Júnior
. Luisão
. Gilberto
. Z
é Roberto
. Juninho Pernambucano
. Julio Baptista
. Alex De Souza
. Fred
. Nilmar

2006/05/05

Utanç Gecesi

Corinthians ve River Plate bu gece (4 Mayıs 2006) Libertadores’te çeyrek finale kalacak ekibi belirlemek için São Paulo’nun Pacaembu stadyumunda karşı karşıya geldiler. Geçen hafta Buenos Aires’te oynanan ilk ayağı River Plate 3-2 kazanmış, maçtaki hakem hataları epeyce tartışılmıştı. Bugünkü maçtan sonraysa tartışılacak konuların hakemden çok daha öte olduğu anlaşıldı.

Öncelikle VIP tribününün en klas yerinden maçı izleyen kafalara bir bakalım: Porto’nun başında kazandığı ünü Chelsea’de perçinlese de seveni pek fazla olmayan José Mourinho. Hemen arkasında Boris Yeltsin ile sıkı bağları sayesinde milyarlarını katlamış, Putin’e kafa tutunca ipi çekilmiş, Roman Abramovich’in dostu, yolsuzlar şahı, Rusya yasaklı, İngiltere izinli Rus işadamı Boris Berezovski. Ön çaprazında MSI (Media Sports Investment) adlı şirketiyle 2004 yılında Corinthians ile epey şüpheli ve 10 yıl süreli bir ortaklık anlaşması imzalayan, İran asıllı, İngiliz pasaportlu, Timão futbolcularının en bir kankası genç işadamı Kia Joorabchian.

Mourinho’nun Corinthians’ı izleme nedeninin, dünya kupasının ardından Chelsea’ye gideceği söylenen Carlos Tevez’i, hatta belki de Nilmar'ı değerlendirmek olduğu söyleniyor. Boris Berezovski’nin Brezilya’da astronomik ihalelere girmeye çalıştığı dedikoduları son günlerde buradaki basınını epey meşgul ediyor. Kia Joorabchian ise halkın takımı ya da başka bir deyişle acıların takımı Corinthians’ı satın aldığından, ay pardon, Corinthians’a ortak olduğundan beri zaten Brezilya’da pek hoş görülen bir isim değil. Uzun lafın kısası, VIP tribününde birlikte oturan bu üçlü çeneleri çok yordu, yormaya da devam edecek.

Gecenin utanç gecesi olmasıysa sadece tribündeki yolsuzluk VIPlerinden değil, sahadaki takımdan ve stadı tıklım tıklım dolduran taraftarlardan kaynaklanıyor.

Corinthians ilk maçı 3-2 kaybetse herkes turun burada rahatça geleceğine inanıyordu. Forvette Nilmar ile Boca’nın gururu Carlitos varken gol atmaktan kolay ne vardı ki? Fakat işler pek beklendiği gibi gelişmedi. Nilmar ilk yarının sonlarına doğru Ricardinho’nun verdiği pası ters bir kafa vuruşuyla doksana gönderse de Timão ikinci yarı sapır sapır döküldü. Marcelo Gallardo’nun akıllı oyun kuruculuğu ve oyuna sonradan dahil olan yeni oğlan Gonzalo Higuaín’in attığı iki gol sayesinde River Plate deplasmanda 3-1 öne geçti.

Ne olduysa Higuaín ikinci golünü attıktan sonra oldu. İkinci yarının 36. dakikasında topu ağlara yollayan Higuaín daha sevinmesini bile doğru düzgün bitiremeden ortalık karıştı. Sahayı terk etmekte olan taraftarlardan bir bölümü tellere tırmanmaya başladılar. Tellerin diğer yanındaki bir avuç polis coplarını kullanarak taraftarları engellemeye çalışsalar da stadyum çıkışı diğer bir grup taraftar tarafından kapatıldı ve büyük bir karmaşa başladı. Teller yıkıldı, polisler, taraftarlar birbirlerine girdiler, etrafta gaz bombaları uçuştu.

Hakem neyse ki öngörülü davranıp daha ilk kıpırtılarda takımlara sahayı terk ettirdi de futbolculara bir şey olmadı. Yıkılan tellerden veya sahanın başka yerlerinden sahaya dalan taraftarlar River Plate soyunma odasına dalmaya çalışsalar da engellendiler. Neticede maç 30 küsuruncu dakikada sona erdi. Bu kadar olayın üstüne neyse ki ölüm kalım olmadığı söyleniyor.

Peki futbol adına ne oldu... Hem Corinthians oynadığı kepaze futbolla Libertadores dışında kalıp rezil oldu, hem de yıkılan tellerin biraz arkasındaki tribünde yazılı “Paz No Futebol” yani “Futbolda Barış” mesajı yalan oldu.

Turnuvanın ve Brezilya’nın diğer maçlarına gelince; dün gece São Paulomuzun nezih orta sınıf semti Morumbi’de oynanan tartışmalı karşılaşmada São Paulo, Palmeiras’ı 2-1 yendi. Maça damgasını vuransa futboldan ziyade hakem Wilson De Souza Mendonça idi. Brasileirão’nun son haftasında yönettiği Vasco – Fluminense maçından önce bir oyuncunun yüzünde maskeyle maça başlamasını kabul etmeyip (birine çarpar, sakatlık çıkarır gerekçesiyle) üstüne bir de rezalet bir yönetim gösterince üç maç ceza almıştı. Fakat Brezilya’daki kötü performansı kıtasal karşılaşmalardan men edilmesini gerektirmeyince dün de Libertadores’i katletme şansı buldu.

Parque Antarctica’da oynanan ilk maç 1-1 sonuçlanmıştı. Bu defaysa Palmeiras savaşçı forvet Aloísio’nun golü ve Edmundo’nun penaltısıyla 1-1 berabere giden maçta São Paulo’dan Leandro kırmızı kartla oyun dışında kalıp Palmeiras atakları kendini göstermeye tam başladığı sırada orta sahada Verdão oyuncuları arasında paslaşılan bir top hakeme çarparak Tricolor takımına geçti ve gelişen kontratakta São Paulo bir penaltı kazandı. Rogério Ceni’nin penaltı vuruşuyla (ki bu da hakem kararıyla tekrarlandı) geçen senenin Libertadores şampiyonu Tricolor sahadan 2-1 galip ayrıldı. Maç süresince meydana gelen itişme, kakışma ve tartışmalardan dolayı yaklaşık 15 küsur dakikalık bir uzatma oynanması gerekmesine rağmen hakem –yine- ipleri eline alarak 4 dakikalık uzatma oynattı. Bitiş düdüğünden sonra yanına gidip şikayet –ve küfür- eden iki Palmeiras oyuncusunaysa kırmızı kart gösterdi. Nasıl ama?

Bu kadar utanç yeter, biraz da haber servisi havasına girelim. Dün oynanan Brezilya Kupası çeyrek final maçlarında Fluminense Cruzeiro’yu 1-0 ile (ilk maç 3-2), Ipatinga Santos’u 1-1 biterek penaltılara kalan maçta 5-3 ile (ilk maç 1-1), Flamengo Atlético Mineiro’yu 0-0 ile (ilk maç 4-1) geçti. Bugünkü Vasco – Volta Redonda maçıysa 2-1 Vasco üstünlüğüyle (ilk maç 0-0) bitti. Buna göre yarı finalde Flamengo – Ipatinga ve Vasco – Fluminense eşleşmeleri gerçekleşti.

Geçen haftaki Brasileirão özetine giremeyecek kadar üşengeç olduğum için kısaca Palmeiras’ın halen beraberlik bile kurtaramadan 6 maç üst üste yenilgi aldığını, üç haftası geride kalan ligin tepesinde sağlam ve sıkıcı futboluyla Santos, sağlam ve güzel futboluyla Fluminense ve güneyin güçlü ekibi Internacional’ın bulunduğunu, Corinthians’ın Ponte Preta’dan 3 tane, Grêmio’nunsa Paraná’dan 5 tane yediğini söylemekle yetineceğim.