2007/07/04

Ilsinho Sağ Olsun

São Paulo geçen yıl Brasileirão şampiyonu olurken takımdaki dikkat çeken isimlerden biri de Ilsinho idi. 2006 ortasında Palmeiras’tan Tricolor’a geçen Ilson Pereira Dias Júnior’un kısa geçmişine hep birlikte göz atalım (atalım, anasını satayım).

Palmeiras geçen yıl kadro darlığı dolayısıyla müthiş zor günler (ve haftalar ve aylar) geçirmiş, küme düşmekten son anda kurtulmuştu (konuyla ilgili fikir sahibi olmak için buraya tıklayınız
). Bu çetin dönemde defalarca teknik direktör değiştiren yöneticiler, as teknik direktör arayışları esnasında takımı Palmeiras B’nin çalıştırıcısı Marcelo Vilar’a emanet ediyorlardı. Böylece Vilar, o güne kadar adı sanı duyulmamış, altyapıdan gelen Ilsinho adlı 20’lik sağ beki A takıma çıkardı.

Ilsinho o dönemde Palmeiras’tan ayda 800 real (yaklaşık 600 ytl) alıyor ve ailesinin geçimini bu ücretle sağlıyordu. Buna rağmen yeşil-beyazlı formayı giydiği her maçta tel tel dökülen takımının aksine sahada futbol adına bir şeyler yapan tek isim oldu. Tabii böyle olunca hemencecik diğer kulüplerin dikkatini çekti. Cruzeiro, Santos ve São Paulo, sağ kanatta fırtına gibi esen, çalım ustası bu genci kadrolarına katmak için Palmeiras’ın kapısını çalmaya başladılar.

Ilsinho’nun parlaklığı Brezilya’dan görünmekle kalmıyor, okyanusu aşarak İberya’ya kadar varıyordu. İspanya’nın yükselişteki kulüplerinden Villareal de oyuncunun menajeri Wágner Ribeiro ile (kendisi Brezilya’nın en ensesi kalın menajerlerinden olur ve Robinho’nun da menajeridir) iletişim kurdu ve Avrupa Birliği vatandaşı statüsünde oynarsa oyuncuyu renklerine bağlayacağını açıkladı. Bu arada Palmeiras da elini boş tutmadı, oyuncunun kontratını yenilemek için canını dişine taktı ve dedikodulara göre tam 1400 reallik yeni bir kontrat önerdi! Şaka değil, yanlış da yazmadım; Palmeiras, amatör kulüplere yakışır bir beceriksizlik örneği göstererek Brezilya’da son zamanlarda ortaya çıkan en etkileyici sağ beke bu değeri uygun gördü...

Neticede A.B. pasaportu İspanya liginin başlangıcına yetişmeyen Ilsinho, Palmeiras’a nazaran oldukça ciddi bir teklifte bulunan São Paulo’nun yolunu tuttu ve Tricolor formasıyla müthiş maçlar çıkararak hem Brezilya’da yılın en iyi oyuncuları arasına girdi, hem takımının ulusal lig şampiyonluğunu kazanmasına yardımcı oldu, hem de milli takıma çağrıldı (yanılmıyorsam ilk kez 2007 başlarında İsveç’te oynanan bir maçta, Gana karşısında forma giydi – İsveç-Gana-Brezilya üçgeninde uzay/zaman hissiyatını incittiğimi düşünüyorsanız
bir önceki yazıya bakınız). Mütevazı ve çekingen tavırlı Ilsinho, 2006 sonunda (yani Avrupa’daki ara transfer döneminde) Brezilyalılara karşı düşkünlüğüyle tanınan AC Milan’ın da ilgisini çekmeyi başardı, ama çalımlarına şimdilik São Paulo’nun sağ cephesinde devam ediyor.

İlginçtir; tarihteki en başarılı sağ beklerden Cafu’nun São Paulo formasıyla dikkatleri çekmesi üstat
Telê Santana sayesinde olmuş, Cafu efendinin sürati, dayanıklılığı ve çalımları üst düzeyde olsa da savunma özellikleri ve ortaları ancak Telê’nin kanatları altında gelişmişti (zaten Cafu o dönemde sağ bekten ziyade sağ açık konumunda oynuyordu). İşte o dönemde Telê’nin yardımcılığını yapan Muricy Ramalho da (kendisi 2006 başından beri São Paulo’nun teknik direktörüdür) Ilsinho’nun bu yönlerini iyice geliştirmesi konusunda ısrarcı davranınca ortaya nurtopu gibi bir sağ bek çıktı ve adamımız markajda, top çalmada ve asist yapmada canavar oldu.

Darısı Seleção’nun başına, çünkü Copa América’da 3-0 sona eren Şili maçında görmüş olduğumuz üzere Robinho’nun ilahi oyunu olmasa Dunga’dan ne köy olacağı var ne de kasaba.

Hiç yorum yok: