2006/08/21

Kıtanın Kupası Kızıl

(foto: Jefferson Bernardes/VIPCOMM)

São Paulo ve Internacional geçtiğimiz çarşamba, Porto Alegre’deki Beira-Rio stadyumunda Libertadores finalinin ikinci ve son ayağını oynadılar. İlk maçı Inter deplasmanda 2-1 kazanmıştı. Dolayısıyla São Paulo’nun karşılaşmayı uzatmaya (ve belki de penaltılara) götürebilmek için doksan dakikayı en az tek farklı bir galibiyetle kapatması gerekiyordu. Fakat 58,000’e yakın Internacional taraftarının coşkusu eşliğinde müthiş heyecanlı geçen maç são-paulinoların beklediği gibi sonlanmadı 2006 Libertadores kupası Internacional oyuncularının ellerinde yükseldi.

São Paulo maç başladığı andan itibaren son dakikaları oynuyormuş gibi baskılı oynadı. Bu baskının sonucunda da nadir Inter ataklarında kalesinde tehlikeler yaşadı. Inter hücumdan çok savunmaya önem veren bir kontratak oyun düzeninde ilk yarının 29. dakikasında Rogério Ceni’nin –hiç huyu olmasa da- topu elinden kaçırmasını fırsat bilen Fernandão’nun attığı golle biraz olsun rahatladı. Tricolor’un dev defans oyuncusu Fabão ikinci yarının 5. dakikasında attığı golle beraberliği sağlasa da Tinga’nın ikinci yarının 21. dakikasında attığı gol sonucunda Colorado’yu 2-1 öne geçti. São Paulo buna rağmen pes etmedi Colorado’nun da kapanmasından faydalanarak ve ikinci yarının büyük bölümünü adeta tek saha oynadı ve sonradan oyuna giren Lenílson’un bitime birkaç dakika kala attığı golle durumu 2-2’ye getirmeyi başardı. Bu andan itibaren Colorado bir gol daha yememek için, Tricolor ise bir golcük daha atabilmek için canını dişine takarak mücadele etti, fakat süre kısa olup Tricolor da gününde olmayınca maç 2-2 sonuçlandı ve Libertadores’in şampiyonu, iki maçın toplamında 4-3’lük bir galibiyet elde eden Internacional oldu.

Maçın ardından Internacional cephesinde doğal olarak herkes müthiş coşkuluydu. Oyuncuların büyük bölümü kulüp tarihinde ilk kez kazanılan Libertadores şampiyonluğunu takım arkadaşlarına ve –o sırada sevinçten hüngür hüngür ağlamakta olan- teknik direktör Abel Braga’ya adadılar. Abelão, Flamengo ve Fluminense ile yaşadığı Copa Do Brasil ikincilikleri, Internacional ile ’88’de yaşadığı Brasileirão ikinciliği ve bu yıl yaşadığı eyalet şampiyonu ikinciliğinin ardından “önemli maçların küçük teknik adamı” diye anılır olmuştu. Dolayısıyla bu şampiyonluk kendisinin teknik direktörlük CVsi açısından (bak bak) baldan tatlı oldu.

São Paulo cephesindeyse herkes elden kaçırılan kupaya üzülse de takımın yürekli ve hırslı oyunu Tricolor’a gönül veren herkesin göğsünü gururla kabarttı.

Maç hakkında dikkate değer birkaç ayrıntıya gelince; São Paulo’nun bu şampiyonluğu kazanmasının bir güzelliği de kupanın adanacağı kişiler olacaktı. Tricolor’un üçüncü ve dördüncü kalecileri Bruno ve Weverson geçen hafta ağır bir araba kazası geçirmişlerdi. Weverson kazada hayatını kaybetmişti. Bruno ise halen yoğun bakımda ve felç kalma tehlikesi var. Rogério Ceni, kazadan sonra çıktığı ilk maçta sırtında Weverson yazan bir forma giymiş ve tüm oyuncular kollarına siyah bantlar takmışlardı. Weverson’a dinlendiği yerde rahatlıklar, Bruno’ya ise acil şifalar.

Tricolor’un özellikle Libertadores mücadelelerini düşünerek Real Betis’ten kiraladığı Ricardo Oliveira, Betis’in son anda onay vermemesi yüzünden bu maçta forma giyemedi ve cuma günü, “Yakında görüşürüz,” diyerek İspanya’nın yolunu tuttu. Betis oyuncunun ilk final maçının ardından İspanya’ya dönmesi şart koşmuş, Ricardo Oliveira ise durumun son anda değişebileceğini düşünerek Brezilya’da kalmıştı. Bu tatsızlık Betis ile oyuncunun arasını açtığı için Ricardo Oliveira’nın Betis’ten ayrılacağı veya başka bir kulübe kiralanacağı söyleniyor. Brezilya dolaylarında bu kulübün São Paulo olduğu söylense de Türk basınında Fenerbahçe’nin adı geçiyor. Ricardo Oliveira ise kimsenin kendisiyle irtibata geçmediğini söyledi (kendi ağzından duydum, çok yaşayayım).

São Paulo’nun son dönemlerde Rogério Ceni’nin ardından en büyük sembollerinden olan Diego Lugano, maçın ardından Fenerbahçe’nin yolunu tuttu. Brezilya’da taraftarlar arasında Dios Lugano (Tanrı Lugano) diye anılacak kadar çok sevilen Uruguaylı stoper hakkında Türk basınında süper uydurma haberler çıkmakta. Bunlardan dikkatimi çeken birkaçı; São Paulo formasıyla çıktığı son maçın ardından Fenerbahçe’ye gidip gitmeyeceğini soran gazetecilere, “Evet gidiyorum, dünyanın en iyi futbolunun oynandığı ülkede, dünyanın en iyi takımında oynadım (São Paulo’yu kastediyor), ama artık başka bir takımın yolunu tutacağım. Fanatik bir São Paulo taraftarıyım ve burada geçirdiğim günleri asla unutmayacağım,” tadında şeyler söyleyen Lugano’nun sözleri her nasılsa Türk basınına “Türkiye’nin en büyük takımına gidiyorum!” ve türevleri şeklinde yansımış. Geçen gün bir FB yöneticisinin söylediği “Lugano, Kaká ile oynarken, taraftarlar arasında Kaká’dan daha çok seviliyordu!” yumurtlamasıysa evlere şenlik. Hatırlarsak Kaká 2003 yılının ilk yarısında Milan’a transfer olmuştu. Lugano ise o dönemde kulübe henüz gelmiş, doğru düzgün forma bile giymemiş, kimse tarafından tanınmayan bir oyuncuydu. Taraftarların sevgisini kazanması özellikle 2004 ve 2005’te takımın as isimlerinden birine dönüşmesi ve kulübe, formasına ve taraftarlara sevgisini hem sahada çıkardığı yürekli oyunlarla hem de saha dışında verdiği demeçler sayesinde açıkça belli etmesi sayesinde olmuştur. Uzun lafın kısası, Lugano Türk futbolunda Bülent Korkmaz’dan beri büyük eksikliği hissedilen, ayakla beyin vermek tabir edilen cengaver stoper hareketini başarıyla gerçekleştirecektir. Bunun için uydurma haber yazmaya gerek yoktur.

Maçın ardından Internacional’ın predatör tadındaki defansif ortasaha oyuncusu Tinga Borussia Dortmund’nun, sünger saçlı stoperi Bolívar ise Monaco’nun yolunu tuttu. Brezilya’nın en iyi sol beklerinden Jorge Wagner’in Betis’e, tavuk sesli forvetleriden (bu açıdan Galinho, yani horozcuk lakaplı Zico’nun takipçisidir) Rafael Sóbis’inse AC Milan’a gideceği söylentileri mevcut. Hal böyleyken Internacional’ın epey kan kaybettiği söylenebilir. Gidenlerin yerini doldurup yeni başarılara imza atacaklarını, hatta sene sonunda Japonya’daki Dünya Kulüpler Kupasında Barcelona’ya direnebileceklerini umalım.

Bu arada Beşiktaş da Ricardinho ile anlaşmış. Beşiktaş’ın resmi sitesinde adamcağızı öyle bir şişirmişler ki bir an Robinho’yu filan aldılar sandım. Ayrıca kanat oyuncusu olmayan bir oyuncunun kulübün resmi sitesinde, “sol kanat oyuncusu” diye anılması epey komik olmuş. Birileri birilerine yanlış bilgiler vermiş olsa gerek. Sahibine bağışlasınlar, ne diyeyim...

Hiç yorum yok: