2006/08/14

Acıların Takımı Corinthians

Bilirsiniz, Türkiye’de, “N’olacak bu Fener’in hali?” diye bir laf vardır. Diğer rakiplerinden (Galatasaray ve Beşiktaş) daha az sorunlu veya daha güçsüz olmasa, her takımda görülebilecek yönetici tuhaflıkları, başarısız transferler, kötü oynanan maçlar benzeri zorluklara göğüs gerse de Fenerbahçe bu “Acıların Takımı” etiketinden bir türlü kurtulamamıştır. İşte bu açıdan Fenerbahçe’nin Brezilya’daki denginin Corinthians olduğu söylenebilir. Takımın bu şekilde ünlenmesinin sebeplerinin başında en beklenmedik anlarda en beklenmedik başarısızlarla imza atması gelir. Tıpkı geçen yıl Campeonato Brasileiro’yu nahoş kokular eşliğinde şampiyon kapamasına rağmen bu yıl 16 maçın ardından 20 takımlı turnuvanın 20. sırasında (4 galibiyet, 1 beraberlik, 11 mağlubiyet) bulunması gibi...

Corinthians, Brezilya’nın tahminen ikinci (birincisi Flamengo), São Paulo’nun ise birinci büyük taraftar kitlesine sahiptir. Taraftarları kendi kendilerine genelde, tıpkı dünyanın diğer ucundaki ruh kardeşlerinin kendilerini cumhuriyet ilan etmeleri gibi, Nação Corinthiana (Corinthians Ulusu) şeklinde seslenirler. Taraftar gruplarının en güçlüsü Gaviões Da Fiel’dir. Gaviões’in takım üzerindeki etkisi öyle büyüktür ki teknik direktörlerin, futbolcuların taraftar desteğini arkalarına almak için Gaviões yöneticileriyle toplantılar yapmaları olağan bir durumdur. Corinthians da son birkaç haftadır durumu böyle kurtarmaya çalışıyordu. Geçtiğimiz hafta Atlético-PR karşısında alınan 2-1’lik galibiyet taraftarlara az da olsa umut vermiş, maçtan önceyse Gaviões üyeleri ellerinde kulüp yöneticilerinin isimlerinin yazılı olduğu tabut şeklinde pankartlarla yürüyüş yapmışlardı. Corinthians cumartesi Pacaembu’da oynanan Figueirense maçını 3-1 kaybedince işler iyice çığrından çıktı ve teknik direktör Geninho istifasını verdi.

Timão cephesinin dertleri futbolla da bitmiyor. 2004 sonunda Corinthians kulübü, Boris Berezovski ve Roman Abramovich ile derin bağlantıları olduğu söylenen İranlı işadamı Kia Joorabchian’ın gizemli şirketi MSI ile ortaklık anlaşması yapmıştı. Kia müthiş paralar akıtarak kulübe Carlos Tevez, Javier Mascherano, Marcelo Mattos, Sebá, Carlos Alberto, Roger, Gustavo Nery gibi isimleri transfer etmiş, Nilmar’ı kiralamıştı. Neticede Corinthians 2005’i olaylı bir biçimde şampiyon kapattı. 2006 sezonuna Rafael Moura, Ricardinho, Johnny Herrera gibi oyuncuları transfer ederek başlasa da bir türlü dikiş tutturamadı ve futbol başarısızlıkları yönetim kavgalarıyla süslenmeye başladı. Kulüp başkanı Alberto Dualib ile Kia’nın birbirlerini terslemeleri, yanlış anlaşmalar, karışıklıklar olağan hale gelir oldu. Örneğin takımın ligin dibine vurduğu şu günlerde Kia efendinin nerelerde olduğunu kimseler bilmiyor. Avrupa’da olduğu, oyuncu aradığı gibi söylentiler mevcut. Kia ise basınla iletişime geçtiği anlarda her şeyin düzeleceğini, düzelmezse de aldığı oyuncuları yanında götürerek Corinthians’ı bırakacağını söylüyor. Ayrıca oyuncuların huzursuzlukları birbiri ardına basına yansıyor; kimi sahaya çıkmak istemiyor, kimi antrenmanda kendisine sert girişenle kavga ediyor, kimi gol attıktan sonra kendi taraftarlarına sus işareti yapıyor, kiminin aklı kapağı başka takımlara atmakta... Yani durum pek iç açıcı değil.

Kapağı başka takımlara atmak dedim de aklıma geldi. Corinthians’tan ayrılmak isteyenlerin başında Gustavo Nery ve Ricardinho geliyor. Gustavo Nery birkaç gün önce Beşiktaş ile anlaştığını, kulüpler anlaştığı takdirde Türkiye’ye transfer olabileceğini belirtmişti. Beşiktaş’ın resmi sitesindeyse görüşülen ismin Ricardinho olduğu söyleniyor.

Ricardinho Brezilya’da olaylı isimlerden biri. Temiz yüzlü, efendi görünüşlü bir abi olsa da başarılarından çok yarattığı hayalkırıklıkları ve karıştığı tatsız olaylarla hatırlanan bir isim. Brezilya’da Paraná, Santos, Corinthians ve São Paulo’nun formalarını giymiş olan Ricardinho yalnızca Corinthians’taki ilk döneminde (’98-2002) başarılı oyunlar çıkarmış, biraz da Santos macerasının başlarında parlamıştı. 2001’de Corinthians’tayken futbolcuların arasında konuşulanları teknik direktör Parreira’ya aktardığı dedikodularının ardından adı ispiyoncuya çıkmış ve takımın bayrak isimlerinden Marcelinho Carioca ile ciddi anlaşmazlıklar yaşamıştı. Ateş pahasına geldiği São Paulo’da çılgın bir ücret almasına rağmen düzgün oyunlar çıkarmamış, sürekli sakatlıklar geçirmiş, ayrılırken de sözleşmesine karşı gelerek başka bir Brezilya takımına (Santos) gittiği için Tricolor ile mahkemelik olmuştu. 2005’te Santos’tayken Luxemburgo’nun Real Madrid’e gitmesiyle takımdan ayrılmak istediğini söylemiş, üstüne bir de takım arkadaşlarıyla arası açılmış, ardından da Corinthians’a transfer olmuştu. Arada iki de yurtdışı macerası var; Paraná’da parlayınca 21 yaşında transfer olduğu Bordeaux’da tutunamamış, Tricolor’dan sonra gittiği Middlesbrough’da ise birkaç ay kalmış ve İngiltere’de maçlara çıkmayı bırak, yedek kulübesinde bile doğru düzgün oturmadan Santos’a transfer olmuştu. Ricardinho önceki maçlardaki kötü formu dolayısıyla Corinthians’ın bu haftaki maçında oynamasa da takıma geri dönen Marcelinho Carioca ile hafif ölçekli ağız dalaşlarına girmekle meşgul.

Tabii bu kadar tersliğin yanında iyi yönleri de yok değil. Parreira ile dostluğu sayesinde 2006 Dünya Kupası kadrosuna alınan Ricardinho hatırladığım kadarıyla üç maçta son dakikalarda oyuna girmiş, Zé Roberto’nun Gana’ya attığı golün de pasını vermişti. Sahada ofansif ortasaha pozisyonunu tercih eden Ricardinho, oyun kuruculuk, serbest vuruşlar ve ara paslarda da fena değildir.

Ufak bir not: Geçtiğimiz Şubat ayında Brezilya’nın en düzgün futbol dergilerinden Placar’ın 100 futbolcu arasında yaptığı (isimleri gizli) “en nefret edilen futbolcu” anketinde Ricardinho’nun açık ara farkla birinci seçildiğini biliyor muydunuz? 17 oyla birinciliği kapan Ricardinho’yu ikinci sırada 7 oyla Romário, üçüncü sıradaysa 3 oyla Edmundo izliyor.

Peki Ricardinho’nun ergenlik çağındayken, şu anda Fenerbahçe’de oynayan Alex ile aynı salon futbolu takımında oynadığını biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz.

Peki Ricardinho’nun kramponlarının dillerinde iki oğlunun isimlerinin yazılı olduğunu biliyor muydunuz? Artık bunu da biliyorsunuz.

Hiç yorum yok: