2006/08/28

Kazananlar, Gelenler ve Gidenler

38 maçlık Brasileirão’nun (“Brasileirão maratonu” filan diyecektim neredeyse, içime zebani mi girdi ne...) ilk yarısı São Paulo’nun üstünlüğüyle tamamlandı. Tricolor bu başarısıyla günlük spor gazetesi Lance!’nin puanlı ulusal lig sisteminde ilk yarıyı birinci bitirenlere verdiği Osmar Santos Kupasını kazandı. Osmar Santos Kupası sembolik görünebilir, ama puanlı sisteme de 2003’te geçen Brezilya ulusal liginde ilk yarıyı birinci bitiren takımlar ligin sonunda hep şampiyonluğa ulaştılar (2003’te Cruzeiro, 2004’te Santos ve 2005’te yalan dolanla Corinthians). İstatistik denen şey insanı biraz şaşı etse de ben belirtmiş oldum, eksik kalmaz (hah). São Paulo gün itibariyle bir maç eksiğiyle 38 puanla birinci sıradayken ikinci sıradaki Santos’un 35 puanı var. Yani bir yanda Muricy Ramalho’nun dehasıyla göz alan São Paulo, diğer yandaysa Vanderlei Luxemburgo’nun ince taktikleri sayesinde gayet kısıtlı ve yıldızsız kadrosuna rağmen tatsız futboluyla herkesi zorlayan Santos...

São Paulo başarılarıyla taraftarlarını, oyun tarzıyla da güzel futbolu seven herkesi sevindirirken Palmeiras 2006 Dünya Kupası sırasında lige verilen ara sonrasında gümbür gümbür döndü. Önceden ligin dibine vurmuş olan Verdão, kupa sonrasında harika bir seri yakaladı ve hiçbir maçı kaybetmeyerek 11. sıraya kadar yükseldi. Yani yeşil-beyazlıların tarafında keyifler yerinde, hatta abartan dostlar şampiyonluğa bile göz dikmiş durumdalar (yapma güzel kardeşim, etme). Ayrıca takımın birinci ve ikinci kalecileri Marcos ve Sergio’nun sakatlığında kaleyi devralan genç Diego Cavalieri harika maçlar çıkarıyor, böyle devam ederse gelecekte Brezilya’nın en iyilerinden olacak.

Şehrin diğer bir yanındaysa Corinthians gittikçe daha derinlere batmakta. Leão’nun teknik direktörlüğe gelmesinin ardından sırasıyla iki galibiyet, bir beraberlik ve bir yenilgi alan Timão ne kadro ne de futbol açısında gelişmiş durumda. Haliyle ligin de 18. sırasından öteye gidemiyor. Durumlar epey karışık, ama biraz açıklamaya çalışayım.

Corinthians’ın en büyük silahı Carlos Tevez ise Leão’nun gelmesinden sadece iki maç sonra Buenos Aires’e döndü ve takıma bir daha dönmeyeceğini açıkladı. Leão, sert tarzıyla bilinen bir teknik direktör. Asker disipliniyle çalışması kısa vadede kulüpleri açmazlardan kurtarsa da bir süre sonra kabak tadı verdiği için kullanma tarihi çabuk dolan bir adam bu Leão (böyle bir vatandaş).

Corinthians vakasındaysa Leão’nun höt! ve de zöt! tavırları ilk iki maçta işe yarıyor gibi görünüyordu (Carlitos’un bu maçların ilkinde bir gol -maçı 2-1 kazandılar- ikincisinde bir asistle -maçı 1-0 kazandılar- oynadığını söylemek lazım, Carlitos’un oynamadığı maçlardaysa 0-0 ve 0-2 şeklinde hacamat oldular). Fakat Leão’nun Tevez’i usandıran, Arjantinlilere ne kadar gıcık olduğuyla ilgili demeçleri ve küçümseyici hareketleri (Tevez’in kaptanlık pazubandını alıp çocukcağızın buradaki en yakın dostlarından Betão’ya vermesinin üstüne bir de, “Kimse Tevez’in söylediklerini anlamıyor, bana da bir şeyler dedi ama anlamadım,” diye taşak geçmesi), Arjantinli forvetin takımı terk etmesine sebep oldu. Dönecek gibi de görünmüyor. Ayrıca geçenlerde bahsetmiştim, arabası tekmelenmiş, ailesi tehdit edilmişti vs. Yani ailesel güvenlik sebepleri de yok değil.

Avrupa’da AC Milan, Chelsea, Sevilla, Bayern Münih gibi takımların talip olduğu Carlitos’un gidebileceği takımlardan biri de Fransa’nın orta karar ekiplerinden Rennes. Chelsea ile yakın ilişkiler içinde olan Rennes, yükselişteki İngiliz ekibinin Carlitos’u alıp bir yıl kendilerine kiralamasını (pişsin hesabı), sonrasında da ister atmasını, isterse de satmasını teklif etti. Ben derim ki bu Carlitos’u nereye koysan oynar, defansı biçer geçer. Alan memnun olacaktır, yeter ki oğlanı daraltmasın, baymasın (biraz sorunlu da).

2006 Libertadores şampiyonu Internacional, kupayı kazandığından beri hiçbir maçı kazanamadı. Finalin ardından iskelet kadrosunun dört oyuncusunu Avrupa’ya göndermiş olmasının bu düşüşteki payı tartışılmaz. Hatırlarsak defansif ortasaha Tinga’yı Borussia Dortmund’a, stoper Bolívar’ı Monaco’ya, Jorge Wagner’i Betis’e, Rafael Sóbis’i ise Racing Santander’e yollamışlardı. Aslında son iki oyuncunun transferleri kesinleşmiş değil. Ama Sóbis İspanya’da da buradaki gibi oynarsa minik Santander’de fazla kalmaz, kanatlanıp yükseklere uçar. Libertadores macerasının o Paulo cephesinden hatırlanacak ismi Ricardo Oliveira ise (hastasıyız ailece) gıcık İtalyan defans oyuncularının başını döndürmek üzere AC Milan’a gitti. Cruzeiro iki önemli forveti Alecsandro ve Gil’i sırasıyla Betis ve Gimnástic De Tarragona’ya, Flamengo da defansif ortasaha oyuncusu Jônatas’ı Espanyol’a sattı.

Transferden söz açmışken Türkiye’ye, özellikle de Fenerbahçe’ye giden Brezilyalı oyunculara ve Zico’ya da değinmek istiyorum, ama yerim kalmadı (yalana bak), gelecek yazıya artık.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

vai sao paulo!