2006/11/26

Zico Söyleşiciği

Aşağıdaki soru-cevaplar 6 Kasım 2006 tarihinde Brezilya’daki Lance! spor gazetesinin web sitesinde sorulmuş ve cevaplanmışlardır. Zico kendisine yöneltilen onlarca soruya her zamanki sabır, nezaket ve bilgeliğiyle cevap vermiş, sevenlerini yine sevindirmiştir. Futebras’a sadece kendi sorduğum soruların ve Zico’nun bu sorulara verdiği cevapların çevirisini koyuyorum (çeviriyi de bizzat yaptım, elime sağlık).

Diğer soru-cevapları (portekizce olarak) merak eden ve varsa şu adrese göz atabilir: http://www.ziconarede.com.br/znrpub/news/pt_news_maisnotic.php?cod=3067

FUTEBRAS: “Japon milli takımının başındayken Japon oyunculara öğretilmesi en zor şeyin gol atmak olduğunu, bunun Japon kültür ve geleneklerinden kaynaklandığını söylemiştin. Türk oyuncularla çalışırken de kültür veya geleneklerden kaynaklanan herhangi bir zorlukla karşılaştın mı?”

ZICO: “Hayır, sanırım karşılaşmadım... Japonlarla ilgili sorun karar alma yetisiyle alakalı olabilir. Japon futbolcular genelde kendilerine emredilen görevi yapmayı severler. Japon kültüründen gelen özelliklerine dayanarak, önceden belirlenmiş bir pozisyon haricinde yaratıcıklarını kullanmayı pek tercih etmediklerini söylenebilir. Çünkü normal hayatta böyle bir karar verip hata yaparsa, cezalandırılır. Japonlar küçük yaştan itibaren bu şekilde yetiştiriliyorlar. Türkiye’de ise durum tamamen farklı. Türk futbolcular risk almayı çok daha fazla seviyorlar. Hem verilen emirlere uyuyorlar, hem de yaratıcılıklarını kullanma konusunda çok daha rahatlar.”

FUTEBRAS: “Türk futbolu, daha açık konuşmak gerekirse Türk milli takımı, kulüpleri ve genel olarak futbol yapısı hakkında ne düşünüyorsun? Türkiye’de karşılaştığın futbol anlayışı beklentilerini tatmin etti mi?”

ZICO: “Türk futbolunda taraftarlar savunmaya dayalı futbola pek hoş gözle bakmıyorlar. Takımlarının gol atmasını, maç boyunca hücum etmesini istiyor, seviyorlar. Burada sporla ilgili çok sayıda gazete, televizyon ve radyo programı var. Futbolla yatıp futbolla kalkıyorlar. Türkler kanları kaynayan, hoşlanmadıkları şeylere hemen tepki gösteren insanlar. Türk futbolu teknik kalitesi yüksek bir futbol. Yapı açısındansa, şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla, tüm büyük kulüplerin kendi stadları var. Avrupa Birliğindeki ülkelerin standartlarına uyum sağlamak ve İtalya, İspanya, İngiltere gibi önemli futbol ülkelerinin seviyesine gelebilmek için büyük yatırımlar yapılıyor. İşini hakkıyla yapan profesyonellere görev verirken hiçbir masraftan kaçınmıyorlar. Buraya Dünya Kupasından hemen sonra geldim. Sezon hazırlıkları ben gelmeden önce başlamıştı, kimi oyuncular kulüpten ayrılacaklardı... Uzun lafın kısası, takımı iyice tanımak için biraz zamana ihtiyaç var. Ama bu normal bir durum ve işlerin yolunda gitmesi için bu süreçten geçmek şart.”

FUTEBRAS: “Türk milli takımının tarihindeki ilk (ve şimdilik tek) yabancı futbolcu, senin yönetimindeki Fenerbahçe’de oynayan Marco Aurélio, yani bir Brezilyalı. Aurélio’nun São Paulo’da forma giyen Mineiro ile bile karşılaştırıldığı oluyor. Sen Aurélio’nun futbolunu nasıl değerlendiriyorsun? Diğer ülkelerin milli takımlarında forma giyen Brezilyalılar hakkında ne düşünüyorsun?”

ZICO: “Marco Aurélio’nun başarısı Türkiye’de oynadığı altı senenin bir ürünü. Mineiro ile karşılaştırılmasına gelince; bence Aurélio daha ziyade ikinci ortasaha görevine yatkın. Mineiro ise sıklıkla hücuma çıksa da markaj özellikleri daha ağır basan bir oyuncu. Diğer ülkelerin milli takımlarında forma giyen oyunculara gelince; bu durumdaki oyuncuların formasını giydikleri ülkelerle duygusal bir bağ kurmaları gerektiğini düşünüyorum.”


İşte bu kadar. Birkaç sorum daha vardı, ama soru soranların fazlalığından dolayı Zico’nun tüm sorulara cevap verecek vakti olamadı. Gelecek sefere artık.

Bu arada üstteki “ikinci ortasaha” lafına ufak bir not düşeyim; Brezilya futbolunda defansif ortasaha oyuncuları “volante”, kelime kelimeye çevirmek gerekirse “direksiyon/dümen” diye adlandırılır. Brezilya’da takımlar sıklıkla ikişer volante ile oynarlar. Volantelerden biri genelde markaj, top çalma, oyun boyunca geride kalma gibi savunma ağırlıklı özelliklere sahipken diğer volantenin hem savunma hem de hücum özelliklerini barındırması tercih edilir. Tıpkı Émerson, Zé Roberto ikilisinde olduğu gibi.

2006/11/22

Geldim, Sakin Olun

Yazmayalı ne uzun zaman olmuş! Geç olsun güç olmasın diyerek geçiştireyim ve hemen konulara gireyim.

Neler oldu neler... Şehrimizin gururu São Paulo ulusal ligin bitimine iki hafta kala (yani 36. haftada) şampiyonluğunu ilan ederken şehrin diğer büyükleri Corinthians ile Palmeiras düşme hattından kaçmak için epey ter döktüler. Santa Cruz ile Fortaleza (ve büyük ihtimalle São Caetano ile Ponte Preta) ikinci lig yolcusu oldular.

Geçen sene şampiyonluğu yalan dolanla Corinthians’a kaptıran Internacional’ın başında Muricy Ramalho vardı. Muricy, Inter’in ardından 2006 başlangıcında São Paulo’nun başına gelmişti. Tricolor’un Paulistão, Libertadores ve Recopa’da ikinci olmasının ardından Muricy arka arkaya dört ikinciliği dizdiği için kimi çevrelerde alay konusu bile olmuştu. Fakat ustamız pes etmedi, ettirmedi ve ülkenin en önemli şampiyonası olan Brasileirão maratonunu birinci sırada tamamlamayı başardı. Tebrikler!

Dunga yönetimindeki Seleção, 2006 Dünya Kupası sonrasında (ve sırasında) kaybedilen ruhu bulma yolunda sağlam adımlar attı. Takımın ağır abilerini kesip atan ve Rusya, Portekiz gibi pek göz önünde olmayan liglerden oyuncuları takıma başarıyla enjekte eden Dunga’nın şimdiye kadarki tek tuhaf davranışı, tıfıl haliyle São Paulo’dan Arsenal’e transfer olan ve İngiltere’de oynadığı dakikalar parmakla sayılan defansif ortasaha Denílson’u milli takıma çağırması oldu. Ama o kadar kusur kadı kızında da olur.

Canımız cananımız Romário bininci gol arayışında yeni maceralara yelken açtı; Miami macerasında kucak kucak gol attıktan sonra Avustralya’nın Adelaide takımıyla dört maçlık bir anlaşma yaptı. Bu arada bir de Minas Gerais eyaletinin küçük takımlarından Tupi F.C. ile anlaşma yapmayı denedi, ama oyuncuların resmi kayıt tarihleri geçmiş olduğu için CBF (Brezilya Futbol Konfederasyonu) tarafından engellendi. Baixinho’nun bininci gole Vasco formasıyla ulaşmasını isteyenler de çok, bakalım Brezilya’ya dönecek mi...

Futebras’ın güncellenmediği süre içinde olup biten ilginç konulara önümüzdeki yazılarda değinecek, ayrıca iki hafta içinde (yani Brasileirão’nun son maçları da oynandıktan sonra) senenin değerlendirmesini yapacağım.

Geçtiğimiz günlerde efsane Zico’ya Lance! spor gazetesinin web sitesinde ufak birkaç soru sorma fırsatı buldum, onu da en kısa zamanda aktaracağım.

İşte böyle.